SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1277 >>

باب: كتابة الإمام للناس.

181. DEVLET BAŞKANININ NÜFUS SAYIMI YAPTIRMASI

 

حدثنا محمد بن يوسف: حدثنا سفيان، عن الأعمش، عن أبي وائل، عن حذيفة رضي الله عنه قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم: (اكتبوا لي من تلفظ بالإسلام من الناس). فكتبنا له ألفا وخمسمائة رجل، فقلنا نخاف ونحن ألف وخمسمائة، فلقد رأيتنا ابتلينا، حتى إن الرجل ليصلي وحده وهو خائف.حدثنا عبدان، عن أبي حمزة، عن الأعمش: فوجدناهم خمسمائة، قال أبو معاوية: ما بين ستمائة إلى سبعمائة.

 

[-3060-] Huzeyfe r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Müslüman olduğunu söyleyenlerin sayımını yapıp yazın!" diye talimat verdi. Biz de bu talimat üzerine sayım yaptık ve bin beş yüz yetişkin erkeğin kaydını yaptık. Hatta sayım sonucunda gördüğümüz rakamın çokluğu yüzünden: "Biz bin beş yüz kişiyiz ve korkuyoruz öyle mi?!" diye şaşkınlığımızı dile getirdik. Fakat daha sonraki yıllarda biz büyük bir kargaşa ortamında yaşadık ve bu yüzden bir kimse tek başına namaz kılmaya korkar oldu."

 

A'meş'ten nakledilen rivayette: "Saydığımız yetişkin erkeklerin sayısının beş yüz olduğunu gördük" diye geçmektedir. Ebu Muaviye rivayeti ise şöyledir: "Altı yüz ile yedi yüz arasında yetişkin erkeğin kaydını yaptık."

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا سفيان، عن ابن جريج، عن عمرو بن دينار، عن أبي معبد، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال: جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: يا رسول الله، إني كتبت في غزوة كذا وكذا، وامرأتي حاجة، قال: (ارجع، فحج مع امرأتك).

 

[-3061-] Abdullah İbn Abbas r.a.'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Birisi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, şu şu savaşa katılmak üzere kaydımı yaptırdım. Eşim de hacca gitmek üzere yola çıktı" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da ona: "Dön ve eşinle birlikte haccet!" dedi.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu başlık altında savaşçıların veya diğer kesimlerin nüfus sayımının yapılması konusu ele alınmıştır.

 

"Biz bin beş yüz kişiyiz ve korkuyoruz öyle mi?!" cümlesi bir şaşkınlık ifadesidir. Ashabın bu şaşkınlığı Uhud savaşına veya başka bir savaşa çıkarken yaşamış olabileceğini düşünürken daha sonra İbnü't-Tın'in kesin bir ifade ile: "Bu şaşkınlık Hendek savaşı sırasında yaşanmıştır" dediğini gördüm. Davudl ise böyle bir şaşkınlığın Hudeybiye sırasında ashap tarafından dile getirilmiş olabileceği ihtimali üzerinde durmuştur. Çünkü o sırada Müslümanların sayısının ne kadar olduğu hakkında farklı rakamlardan söz edilmiş ve bin beş yüz, bin dört yüz gibi sayılar zikredilmiştir.

 

Huzeyfe'nin "Fakat daha sonraki yıllarda biz büyük bir kargaşa ortamında yaşadık ve bu yüzden bir kimse tek başına namaz kılmaya korkar oldu" şeklindeki sözü öyle görünüyor ki Hz. Osman'ın halifeliğinin son yıllarında meydana gelen olayları anlatmaktadır. Buna örnek olarak Velid İbn Ukbe gibi bazı kimselerin Kufe yöneticisi oldukları yıllar verilebilir. Nitekim Velid İbn Ukbe namazı geciktirirdi veya şartlarına tam riayet ederek kılmazdı. Hatta vera ve takva ehli bazı kimseler kendi başlarına gizli olarak namaz kılar sonra da fitneye sebep olurum korkusuyla cemaatle yeniden kılardı. Bazı alimler de bu ifadenin Hz. Osman'ın yolcu iken namazıarı tam olarak kıldığı dönemle ilgili olduğunu söylemişlerdir. Zira bazı kimseler o dönemde kendilerine karşı olumsuz düşüncelerin doğmaması için namazlarını gizli olarak kısa bir şekilde kılıyorlardı.

 

 

Hadislerden Çıkarılan Dersler

 

1. Hz. Nebi (s.a.v.) bazen gelecekle ilgili olarak henüz gerçekleşmemiş bazı olayları haber verirdi. İşte bunlar O'nun (s.a.v.) Nebiliğini ispatlayan hadiseler arasındadır. Huzeyfe'den sonra Haccac gibi zalimler zamanında bundan daha kötü olaylar yaşanmıştır.

 

2. Orduya katılanlarla ilgili kayıtların (divan - kütük) tutulması meşrudur.

Hatta savaşa katılabilecek güç ve yeterlikte olanlarla olmayanları birbirinden ayırma ihtiyacı duyulan durumlarda böyle bir uygulamaya başvurmak daha gerekli olabilir.

 

3. İnsanlar çoklukları ile övünecek olurlarsa sonları pek iyi olmaz ve cezalandırılırlar. Bu hüküm "Huneyn gününde sayıca çok olmanız sizi şımartmıştı" [Tevbe 25] ayetinde ifade edilen duruma benzemektedir. Ancak İbnü'l-Müneyyir'in şu açıklamaları konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır: "İmam Buhari'nin kullandığı başlıkta dikkat çekmek istediği hüküm şudur: Ordunun yazılması ve askerlerin sayımının yapılması şeklindeki uygulamanın, bereketi kaçıracağı düşünülmemelidir. Bu uygulama dini bir maslahatı / yararı gerçekleştirme amacı taşır. Huneyn savaşında müslümanların düştüğü kötü durumun sebebi ise, sayıca çok olmaları nedeniyle gurura kapılmaları ve kendilerini beğenmeleri idi."(bkz.1862 nolu hadis)

 

 

باب: إن الله يؤيد الدين بالرجل الفاجر.

182.ALLAH TEALA DİNİNİ GÜNAHKAR (FACİR) BİR İNSANLA BİLE DESTEKLEYEBİLİR

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري (ح). وحدثني محمود بن غيلان: حدثنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن ابن المسيب، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: شهدنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم خيبر، فقال لرجل ممن يدعي الإسلام: (هذا من أهل النار). فلما حضر القتال قاتل الرجل قتالا شديدا فأصبته جراحة، فقيل: يا رسول الله، الذي قلت إنه من أهل النار، فإنه قد قاتل اليوم قتالا شديدا وقد مات، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (إلى النار). قال: فكاد بعض النار أن يرتاب، فبينما هم على ذلك إذ قيل: إنه لم يمت، ولكن به جراحا شديدا، فلما كان من الليل لم يصبر على الجراح فقتل نفسه، فأخبر النبي صلى الله عليه وسلم بذلك فقال: (الله أكبر، أشهد أني عبد الله ورسوله). ثم أمر بلالا فنادى بالناس: (إنه لا يدخل الجنة إلا نفس مسلمة، وإن الله ليؤيد هذا الدين بالرجل الفاجر).

 

[-3062-] Ebu Hureyre r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir savaşta bulunmuştuk. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslüman olduğunu iddia eden ve İslam saflarında çarpışan birisi için: "Bu cehennemliktir!" buyurdu. Savaş başlayınca bu adam kahramanca çarpıştı ve çok ağır bir yara aldı. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: "Ey Allah'ın Resulü, demin cehennemlik olduğunu söylediğiniz adam bu gün olağanüstü bir kahramanlık gösterdi ve öldü" diyenler oldu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise: "Cehenneme gitti!" buyurdu, Fakat bazı kimseler neredeyse O'nun s.a.v.'in bu sözünden kuşku duymaya başladılar, Onlar bu şekilde konuşurlarken o adamın ölmediği fakat çok ağır bir yara aldığı ve gece olduğunda acılarına daha fazla dayanamayıp kendisini öldürdüğü haberi ulaştı. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bunlar anlatıldı ve O Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: "Şehadet ederim ki ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm!" deyip Bilal'e insanlara şöyle demesini emretti: "Cennete sadece Müslüman olan kimseler girer. Allah Teala dinini günahkar (facir) bir insanla bile destekleyebilir. "

 

Tekrar: 4203, 4204, 6606

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari'nin bu başlık altında naklettiği rivayetin geniş açıklaması Kitabü'l-meğazı'de gelecektir. Burada kullanılan başlık ile nakledilen rivayet arasındaki ilişki açıkça görülebilmektedir.

 

el-Mühelleb ve diğer bazı alimler şöyle demişlerdir: "Bu rivayet ile "Biz bir müşrikten yardım istemeyiz!" hadisi arasında herhangi bir çelişki yoktur. Çünkü bu rivayet ya o döneme has bir hükümdür veya günahkar (facir) kelimesi ile kastedilen müşrikler dışındaki insanlardır."

"Biz bir müşrikten yardım istemeyiz!" hadisini İmam Müslim nakletmiştir.

 

İmam Şafii de iki hadis arasındaki uyumu sağlamak için Allah'ın dinini facir bir kimse ile bile destekleyebileceği hükmünün o döneme has olduğunu söylemiştir. Müşriğin yardımına başvurulmayacağı ile ilgili hadisin neshedildiğini söyleyenlerin delili ise müşrik olan Safvan İbn Ümeyye'nin, Resulullah (s.a.v.) ile birlikte Huneyn savaşına katıldığını anlatan rivayettir.

 

Tahavi de Safvan’ın Huneyn savaşına katılması ile "Ben bir müşrikten yardım almam!" hadisi hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Bu iki rivayet arasında herhangi bir çelişki yoktur. Çünkü Safvan İbn Ümeyye Resulullah (s.a.v.) ile birlikte Huneyn savaşına katılırken kendi isteği ile hareket etmiştir. Onun savaşa katılması konusunda Hz. Nebi'in (s.a.v.) herhangi bir emri ve talebi olmamıştır." Ancak bana göre Tahavi’nin bu açıklaması herhangi bir delile ve rivayete dayanmamaktadır. Zira karşı görüş sahipleri zaten Safvan'ın savaşa zorla ve kendi isteği olmadan katıldığını söylemedikleri gibi Hz. Nebi'in (s.a.v.) Safvan'ın savaşa katıldığını gördüğü halde sesini çıkarmaması bunu onayladığını (takrır) gösterir. Onaylamak ise yapılacak işi emretmek anlamına gelir.

 

İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: "Devlet başkanı adil değilse, günahkar tutumları ve dine aykırı davranışları varsa bununla birlikte İslam'ı ve Müslümanları koruyorsa ona karşı ayaklanmanın caiz olacağı düşünülmemelidir. Allah dilerse dinini günahkar (facir) bir insanla destekleyebilir; onun günahkarlığı ise kendisini ilgilendirir. "

 

 

باب: من تأمر في الحرب من غير إمرة إذا خاف العدو.

183. SAVAŞ SIRASINDA DÜŞMANIN iSLAM ORDUSUNU DAĞITACAĞI KORKUSUNU TAŞIYAN BiR KiMSENiN DEVLET BAŞKANININ HERHANGİ BiR TALiMATI OLMADAN ORDUNUN BAŞINA GEÇMESi

 

حدثنا يعقوب بن إبراهيم: حدثنا ابن علية، عن أيوب، عن حميد ابن هلال، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال: خطب رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (أخذ الراية زيد فأصيب، ثم أخذها جعفر فأصيب، ثم أخذها عبد الله بن رواحة فأصيب، ثم أخذها خالد بن الوليد عن غير إمرة ففتح عليه، وما يسرني، أو قال: ما يسرهم، أنهم عندنا). وقال: وإن عينيه لتذرفان.

 

[-3063-] Enes İbn Malik r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize hitap ederek şöyle buyurdu: "Sancağı önce Zeyd aldı ve şehit düştü. Sonra Ca'fer sancağı kaptı, o da şehit düştü. Ardından Abdullah İbn Revaha sancağı aldı ve o da şehit edildi. Bunun üzerine sancağı Halid İbnü'l-Velid herhangi bir talimat ve görevlendirme olmaksızın teslim aldı. Allah onun sayesinde Müslümanlara zafer nasip etti. Onların şu anda yanımızda olmaları beni sevindirmez.

 

(Ravi şek ifadesiyle bu hadisi şu lafızlarla da nakletmiştir.) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Şu anda yanımızda olmaları onları sevindirmez" buyurdu.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunları anlatırken göz yaşları akıp duruyordu."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhar! bu başlık ile İslam ordusunun dağıtılacağı endişesini taşıyan bir kimsenin başsız kalmaları durumunda komutayı üstlenebileceğine, bunun caiz olduğuna işaret etmek istemiştir. Burada kullanılan başlık ile nakledilen rivayet arasındaki uyum açıktır.

 

İbnü'l-Müneyyir bu rivayetle ilgili olarak şu açıklamalarda bulunmuştur: "Bu rivayet devlet başkanına müracaat etme imkanının bulunmadığı durumlarda herhangi bir göreve getirilmesi kesinlik kazanan ve zorunlu olan kimselerin söz konusu göreve gelmesi şer'i bakımdan sabit olur ve ona itaat etmek gerekir."

 

Ancak İbnü'l-Müneyyir'in bu görüşü söz konusu kişinin etrafında bulunan kimselerin ittifakla onu bu göreve layık görmeleri durumuyla ilgilidir.

 

İbnü'l-Müneyyir bu hadise dayanarak sözlerine şöyle devam etmiştir: "Maliki mezhebine göre devlet başkanı/görevlisi dışında kendisini evlendirecek bir kimsesi olmayan kadınlar eğer devlet başkanına/görevlisine ulaşma imkanı yoksa diğerleri tarafından evlendirilir. İşte bu rivayet onların görüşünün doğru olduğunu göstermektedir. Cuma namazı imamının kaybolması durumunda orada bulunan cemaatin imamlığa birisini geçirmeleri ile ilgili olarak da aynı hüküm uygulanır."

 

 

باب: العون بالمدد.

184. DÜŞMAN GÜÇLERİNE KARŞI DESTEK BİRLİKLERİ İSTEMEK

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا ابن أبي عدي وسهل بن يوسف، عن سعيد، عن قتادة، عن أنس رضي الله عنه: أن النبي صلى الله عليه وسلم أتاه رعل وذكوان وعصية وبنو لحيان، فزعموا أنهم قد أسلموا، واستمدوه على قومهم، فأمدهم النبي صلى الله عليه وسلم بسبعين من الأنصار، قال أنس: كنا نسميهم القراء، يحطبون بالنهار ويصلون بالليل، فانطلقوا بهم، حتى بلغوا بئر معونة غدروا بهم وقتلوهم، فقنت شهرا يدعو على رعل وذكوان وبني لحيان.

قال قتادة: وحدثنا أنس: أنهم قرؤوا بهم قرآنا: ألا بلغوا عنا قومنا، بأنا قد لقينا ربنا، فرضي عنا وأرضانا. ثم رفع ذلك بعد.

 

[-3064-] Enes İbn Malik r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Ri'l, Zekvan, Usayye ve Lihyan oğulları kabilelerinden İslam'ı kabul ettiklerini söyleyen bazı kimseler Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geldiler ve kabilelerine karşı mücadelelerinde yardımcı olması için Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den destek birlikleri istediler. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem de Ensar'ın önde gelenlerinden yetmiş kişiyi onlarla birlikte gönderdi. Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gönderdiği bu kimselere Kurra derdik. Onlar gündüzleri odun toplayarak geçimlerini sağlar ve geceleri de namaz kılarak ibadetle geçirirlerdi. İşte onların yardımına başvuran bu insanlar hainlik ettiler ve ashabın önde gelen bu kurralarını pusuya düşürüp şehit ettiler. Bunun üzerine ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay boyunca Ri'l, Zekvan ve Lihyan oğulları kabilelerine namazda kunut dualarını okuyarak beddua etti."

 

Katade şöyle demiştir: "Enes İbn Malik r.a. ashabın şehit edilen bu sahabiler hakkında Kur'an cümlesinden olarak şu ayeti okuduklarını bize anlattı: "Haydi, kavmimize bizim hakkımızda şu haberi verin: Biz Rabbimize kavuştuk, Rabbimiz bizden hoşnut oldu ve bizi de halimizden hoşnut kıldı." Ancak daha sonra bu ayet ref' edildi (kaldırıldı).

 

 

AÇIKLAMA:     Bi'r-i Maune olayı hakkında Enes İbn Malik'in naklettiği bu rivayetin ayrıntılı açıklaması Kitabü'l-meğazı:'de gelecektir. Burada da kullanılan başlık ile nakIedilen rivayet arasındaki uyum açıktır.

 

İbnü'I-Müneyyir bu hadisten elde ettiği bir sonuca şöyle işaret etmiştir: "Bir kimse, verdikleri söze bağlı kalacaklarını söyleyen kimselerin bu ifadelerinin zahirine dayanarak hareket eder ve kendi zannına göre ictihad ederse mazurdur. Bu kimselerin sözlerinde durmamaları bu hükmü değiştirmez."